Şehrin Festivali "İstanbul Blue Night" Sona Erdi
03 Mart 2014 08:25"İstanbul Blue Night" şehir festivali, dev sanatçılarla gerçekleşen konserleri, eğlenceli sokak aktiviteleri ve tüm coşkusuyla sona erdi.
Beyoğlu'nda festival coşkusu!
Bu sene dördüncü kez gerçekleşen "İstanbul Blue Night" şehir festivali, dev sanatçılarla gerçekleşen konserleri, eğlenceli sokak aktiviteleri ve tüm coşkusuyla sona erdi. Her senenin Şubat ayında İstanbul'u mavinin ruhuna boyayıp, sanatsal ve eğlenceli aktiviteler eşliğinde kutlanan festivale bu sene damgasını, Indigo'da setinin başına geçen The Prodigy'nin vokali Maxim ve Roxy'deki DJ'lik performasıyla ünlü R&B sanatçısı Craig David vurdu. Mabel Matiz, Pinhani, Hüseyin Karadayı gibi yerli isimlerin de Beyoğlu'nun en popüler mekanlarında verdikleri konserlerle devam eden İstanbul Blue Night eğlencesi, Rehab'de R.I.O. ft. U-Jean ve Garaj istanbul'da Maceo Plex performansları ile sabahın ilk ışıklarına kadar devam etti.
Bu sene ilk olarak 21 Şubat'ta Babylon'da gerçekleşen, ünlü oyuncu Elijah Woodve DJ Turquoise Wisdom'ın bir araya gelerek oluşturduğu Wooden Wisdom ve DJ Fitz performansı ile başlayan İstanbul Blue Night coşkusu, 28 Şubat final gecesi ile İstanbulluları şehrin ritmiyle buluşturdu.
The Prodigy'nin vokali Maxim, Craig David, R.I.O. ft U-Jean, Maceo Plex, Mabel Matiz, Pinhani, DJ Ema Stokholma, Hüseyin Karadayı, Mehmet Tez, Melis Balcılar & Orkestrası, Lowearth, DJ Nikita, Art Diktatör & Hoassaa, DJ Gökhan Uzelli ve Proxy gibi farklı tarzlardaki müzik türlerini aynı gece İstanbullularla buluşturan İstanbulBlue Night, Beyoğlu'nu büyük bir festival alanına dönüştürdü.
Grafitti sanatçılarının Beyoğlu sokaklarını renklendirdiği festivalde ayrıcaBeyoğlu'nun simgesi tramvayda DJ'lik yapan Oben Budak da performansıyla tüm caddeyi coşturdu. Uninvited Jazz Band gibi sokak müzisyenlerine de çeşitli mekanlarda sahne alma şansı tanıyan festivalde Rhythm Arena grubu da İstiklal Caddesi boyunca 28 Şubat'a özel performans sergiledi.
Radikal Gazetesi - 15/08/2013
Yeni burger: Mc City
McDonald's'ın tüketicileri kendi burgerlerini yapmaya davet ettiği ve www.kendiburgeriniyarat.com adresi üzerinden yapılan yarışmanın finalinde jüri, tüketicilerin oylarıyla finale kalan ilk beş burger arasından kazanını seçti. Mc City, Türkiye'deki McDonald's restoranlarında satışa sunulacak.
McDonald’s, geçen aylarda ‘Kendi Burgerini Yarat’ kampanyası ile tüketicilerini internet üzerinden
kendi burgerini yaratmaya ve oylama için yayınlamaya davet etmişti. www.kendiburgeriniyarat.com
adresinde yapılan yarışmada finale gelindi. Sitede en fazla oyu alan beş burger; Acılı Tavuk Burger, Matador,
Mc City, Z ve Mc M’nin yaratıcıları finalde jürinin karşısına çıktı. McDonald’s Genel Müdürü Dilek Başarır’ın yanı sıra
Sunucu Bay J, Sanatçı Can Bonomo , Köşe Yazarı Oben Budak, Moda Tasarımcısı Özlem Süer ve
Uzman Şef Tolga Atalay’dan oluşan jüri üyelerinin değerlendirmeleri sonucu McDonald’s menülerinde
yer alacak yeni burger, Mc City oldu. Emircan Kıs’ın yarattığı Mc City McDonald's restoranlarında satılacak.
Yarattıkları burger ile finale kalan 5 yarışmacı tablet PC, yarışmanın birincisi Emircan Kıs ise iPhone 5’in sahibi oldu.
aksam.com.tr - Serhat Tekin / 03 Ağustos 2013
Habertürk Gazetesi - Hande Şarman / 03 Ağustos 2013
erkeksagligi.com / 22 Temmuz 2013
HT Pazar / Helin Avşar / Mayıs 2013
İstanbul Life / Mayıs 2013
Elle Dergisi /Mayıs 2013
Esquire Türkiye / Mayıs 2013
Cosmo Dergi / Mayıs 2013
HT Cumartesi - Heja Bozyel / Mart 2013
Radikal Kitap / Ocak 2013
İstanbul Life Dergisi / Aralık 2012
Habertürk Gazetesi - Heja Bozyel / Ekim 2012
Vodafone Red Alaçatı Uluslararası Balıkçılık Turnuvası / Ekim 2012
Diva Dergisi / "Falan Filan" Eylül 2012
Ali Tufan Koç / Milliyet Cadde "Falan Filan" Eylül 2012
Hande Şarman -/ Habertürk Eylül 2012
Guest Kitap / Falan Filan - Eylül 2012
Mega Life / Çok Okunanlar Falan Filan
Blue Jean / Kitap Dosyası - Falan Filan Eylül 2012
Habertürk Magazin - "Falan Filan" Eğlencesi - Ağustos 2012
Hürriyet - Kelebek"Falan Filan" daveti - Ağustos 2012
Sabah'la Günaydın - "Falan Filan" Hikayeler
Diva - Esra Zarakol - Ağustos 2012
Sabah - Kitap - Ağustos 2012
Hafta Sonu Dergisi / Ömür Sabuncuoğlu - Ağustos 2012
Radikal Kitap - Yeni Çıkanlar Falan Filan
Sabah / Günaydın - Yeni Çıkan Yaz Kitapları Falan Filan - Ağustos 2012
Akşam Gazetesi - Sevim Gözay - Ağustos 2012
FHM
Habertürk Magazin - Hande Şarman - Temmuz 2012
MilliyetCadde - Pelin Çini - Temmuz 2012
Esquire Tirkiye
Cosmopolitan
Habertürk - Ece Saruhan
Anayurt Gazetesi
http://www.htkulup.com - Esin Övet
Haberturk - Esin Övet
aksam.com.tr - Elif Aktuğ
Cinsellik konusunda ikiyüzlü davranıyoruz
Köşe yazarı ve DJ Oben Budak imzalı ‘Falan Filan’ raflarda yerini alırken,
mesleğe VJ’likle başlayan yazarla kitabını, büyük aşkını, şarkıcılık hayallerini ve gece hayatının
bilinmeyenlerini konuştuk.
Elif AKTUĞ
elif.aktug@aksam.com.tr
elif.aktug@aksam.com.tr
Oben Budak, Habertürk Gazetesi köşe yazarı, DJ ve şimdi yazar.
VJ’likle başlamıştı kariyeri, geçen yıllar boyunca asla yerinde durmadı, yazmaya başladı,
sonra aylık bir erkek dergisinin yayın yönetmeni oldu, el attığı her işte parıldadı ve
şarkıcılık düşleri kurarken, sıkı bir köşe yazarı oldu. Özel ve çok değerli bir dostluğumuz,
sırlarımız var; mümkün olabildiğince objektif olmaya çalışarak sordum, Oben de içtenlikle yanıtladı.
Güzel yemek yapan, güzel giyinen, güzel müzikten anlayan, müthiş zevkli, arkadaşlarını kayıran,
en önemlisi iyi bir insan Oben Budak ve biliyorum ki hiçbir başarı tesadüf değildir.
Esen Kitap’tan bu hafta çıkan ilk romanı -kısa adıyla- ‘Falan Filan’da genç bir kadının aşk, aldatma,
ilişki ve seks hikâyelerini okuyacaksınız. Bu arada, kitabın tanıtımı için ilginç bir yol seçen
yayınevi, duvarlara, mekânlara, sokaklara ‘Falan Filan’ yazılı korsan çıkartmalar yapıştırdı.
- Seni yayın yönetmeni olarak tanıdım, sonra müthiş bir köşe yazarı,
ardından DJ oldun… Kitapla da ortalığı sarsacak mısın?
ardından DJ oldun… Kitapla da ortalığı sarsacak mısın?
Madem benden önce yapan birçok kişi var, bari ben de yapacaksam çok iyi bir şeyle çıkmalıyım herkesin önüne.
Parmakları klavye tutan herkes iyi-kötü bir şeyler yazıyor zaten, bu işe kalkıştıysam bir anlamı olmalı.
Bir de yaptığım işlerde başarılı oluyorum ama işimi şansa bırakmadığım için.
DJ’lik için eve aletler alıp çalıştığım saatleri anlatamam, hâlâ da pratik yapıyorum.
- Kitabın hikâyesini anlatsana, nasıl başladın, nasıl yazdın?
ondan bahsedemediğiniz tek bir anınızın geçemediği anlarda. Ya kafayı yiyecektim ya da içimdekileri
bir şekilde boşaltacaktım. Eski sevgilimle hesaplaşmak adına başladım, sonra baktım yaşananlarda hiçbir
anormallik yok, herkesin başına gelebilen sıradan bir ayrılık! Ama sizin başınıza geldiği için dünyanın en önemli
şeyiymiş gibi duruyor. Dünya üzerindeki insanların hemen hepsi üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri yaşıyor.
Bunu fark edince olay komik bir hâl aldı ve esprili bir şeyler yazmaya başladım. Hikâye başkahramanım
33 yaşındaki Bige’nin ‘büyük aşkını’ kendinden küçük bir kadına kaptırmasıyla başlıyor.
İçgüdüleriyle hem ihaneti unutmaya hem de yeni sevgili bulmaya çalışırken başına komik olaylar geliyor.
- Kitapta ne
kadar varsın?
Başkarakterim
Bige, 33 yaşında güzel ve özgür bir hatun. Kadın olsam onun gibi bir hayatım
olsun isterdim.
Aslında bunun cinsiyetle alakası da yok. Öğretilenler, aile ya
da toplum baskısı hep bir yerlerden özgürlüğümüzü
kısıtlıyor ve aslında yaşamak
istediğimiz hayatı yaşayamayabiliyoruz. Bige’nin özgürlüğü ise çevremdeki
birçok özgür ve başarılı kadının bileşkesi olmasından kaynaklanıyor. Tek başına hayat süren kadınların
kahramanı olabilecek bir yapısı var.
birçok özgür ve başarılı kadının bileşkesi olmasından kaynaklanıyor. Tek başına hayat süren kadınların
kahramanı olabilecek bir yapısı var.
- Kitap yüzünden
kimseyle karşılaştıracaklar mı seni dersin?
Tabii muhakkak,
ülkece pek meraklıyız elmalarla armutları kıyaslamaya. Ama ben sürekli yeni
yollara girip,
birileriyle mukayese edilmeye ve ardından aslında o mukayese
edildiğim insanlarla alakam olmadığını, bambaşka
bir tarzım olduğunu kendi
kendine belli etmeye o kadar alıştım ki, bu sefer de değişen bir şey olmayacak.
- Kitapta
cinsellik ne kadar var?
Hem de nasıl,
çok var (gülüyor). Zaten kitabın asıl adı ‘Aşk, Ayrılık İhanet, Seks Ve Falan
Filan’…
Hayatımızın olmazsa olmazları, entrikaları, yaşam pınarları bunlar.
Zaman zaman hepsinden de mutlu olabiliyoruz
ya da sıkılabiliyoruz. Cinsellik
yüzünden ikiyüzlü bir ülkede yaşıyoruz. Herkesin yaptığı şeyleri sen uluorta
konuşunca suçlu oluyorsun. Seksten konuşmak ya da yazmak ayıp bir şey değil.
Lütfen ilkokul çocukları gibi
seks lafını duyar duymaz gülmekten vazgeçelim
artık. Dünya seks üzerine dönüyor, bunu fark etmemek aptallıktır.
HAYATA BİR
PARTİYMİŞ GİBİ BAKIYORUM
- Uzaktan
bakınca hep çok eğleniyor ve durmadan ‘partiliyor’ gibi görünüyorsun.
Gerçekten
de her akşam dışarıda mısın?
Bu hayata bakış
açısıyla ilgili bir şey. Hayata bir partiymiş gözüyle bakmayı seçtim çok uzun
süre önce.
Tabii ki bu parti için mekân, davetliler, ışık sistemleri şart
değil. Arkadaşınızın 10 metrekarelik salonunda bile
parti ortamı yaratmak
mümkün. Bu anlamda her gün partideyim diyebilirim, çünkü Tanrı’ya şükürler
olsun ki
çok renkli dostluklarım var, hepsi ayrı ayrı birer dizi kahramanı
olabilir.
- Gündüz
tanıdığın insanları gece karşılaştığında tanıyamadığın oluyor mu?
Kadınlar
özellikle çok abartılı giyiniyor ve makyaj yapıyor, sence nasıl yeni nesil?
80’li tayfası
fazlasıyla benmerkezci, bu yüzden çok fazla hata yapıyorlar bence.
90’lılar grubundan daha çok umutluyum. 80’lilerde olan kafa karışıklığı onlarda yok gibi.
90’lılar grubundan daha çok umutluyum. 80’lilerde olan kafa karışıklığı onlarda yok gibi.
- Tuhaf
teklifler aldın mı hiç gece hayatında, bana söyleyebilirisin, kimseye anlatmam…
Bilmem, neye
göre tuhaf mesela. Londra’da bir evli çift o gece onlara yatakta eşlik edip
edemeyeceğimi sormuştu,
bu örnek olur mu? Ya da İstanbul’da bir yerde kulübün
ortasında “Beni aşağılar mısın?” diye ısrar eden
biriyle tanışmıştım. DJ’lik yaptığım gecelerde peçeteye şarkı yazar gibi telefon numaralarını gönderenler var,
çok tuhaf değil artık bunlar.
biriyle tanışmıştım. DJ’lik yaptığım gecelerde peçeteye şarkı yazar gibi telefon numaralarını gönderenler var,
çok tuhaf değil artık bunlar.
- ‘Ah
keşke’lerin çok mudur? Kendini nasıl koruyorsun hatalardan, sıkıntılardan?
‘Keşke’lerim hiç
yoktur! Sonuna kadar şansımı denerim. Bir şeyin üstüne gitmekten hoşlanırım,
emek
vermeden hiçbir şey olmuyor sonuçta. Emek verdiğin zaman da olmuyorsa en
azından için rahat olur.
Mottom budur, yaşa, üzüleceksen de üzül, sorun yok!
BENİ
ELEŞTİRENLER BİR SANTİM İLERLEYEMEDİ
- Herkes aşktan
bahsediyor, aşk için yanıp tutuşuyor. Bir yandan da “Adam yok-kadın yok”
diyorlar, gerçekten yok mu; doğru insanlar nerede?
Doğru insan
içimizde aslında ama kimse onu ortaya çıkarmıyor. Kırılganlıklar, pişmanlıklar
yüzünden
kendimizi kapatıp dışarıya oynamak zorunda kalıyoruz. Aşk da bu
durumlardan payını alıp sürekli kırılıyor tabii.
Herkes oyuncu oldu
çevremizdeki, “mutluluk benim de hakkım” diyoruz ama mutluluğa ulaşacak
gerçeklikle
yüzleşemiyoruz hiçbirimiz.
- Başka bir
ülkede yayınlansaydı kitabın daha cesur olur muydun?
Olmazdı, çünkü
ben hayli otokontrollü bir adamımdır. Ne kadar cinsel konularda çok rahat gibi
de görünsem
bir yere kadardır. Arkadaşlarım arasında oldukça muhafazakâr da
görülürüm aslına bakarsanız.
Benim kitabımda cinsel öğeler mevcut ama sizi
rahatsız etmek için ya da kışkırtmak için değil, hayatın içinden
şeyler olduğu
için varlar orada.
- Gazeteciliğe
başladığında seni eleştirenler çoktu. Sen öyle başarılı oldun ve sevildin ki
ne
yapacaklarını bilemediler...
Beni
eleştirenler benden önce bu işe başlamış kişiler. Ben geldiğimde neredeyseler
benden sonra da
yerlerinde saydılar. İnsan bir santim ileriye gidemez mi ya,
gidemediler! Bazen bunun sorumlusu olarak
beni gördüklerini düşünüyor ve çok
eğleniyorum. Sanki onların günah keçileri benim ve ben bu mesleğe
başlamasam
onlar benim yerimde olacaktı. Üzülüyorum onlar için sadece, elimden gelen bu.
Keşke başkalarının
başarılarını kıskanıp homurdanmak yerine başarılı olmak için
çaba harcasalar. Ama onlar da haklı belki de
herkes, aynı yeteneklerle doğmuyor maalesef.
herkes, aynı yeteneklerle doğmuyor maalesef.
- VJ olarak
çalıştığın günlerde, burayı hedeflemiş miydin, nasıl hayaller kurardın?
Vallahi lise
döneminden beri tek hayalim şarkıcı olmaktı. Bunun dışında özel bir hayalim
olmadı kariyer
anlamında. Kaldı ki her şeyi oldum ama şarkıcı olamadım, o da
bir tuhaf (gülüyor). Ben hayata tutundum,
onun rüzgârı sayesinde yetişebildiğim
her kulvara atlıyorum. Hepsi müzik ve eğlencenin yörüngesinden
geçen işler
olduğu için severek yapıyorum aslına bakarsan. VJ’ken kurduğum hayallerimin
peşinden de giderek
bir de single yapacağım yakın zamanda. Başta da belirttiğim
gibi beğenilsin-eleştirilsin, o kısımları önemsemiyorum.
Ben canımın istediği
şeyleri yapıyorum, umarım olmayana da verir Allah...
- Klasik bir
soru olacak ama hangi işini daha çok seviyorsun?
Artık öyle bir
hal aldı ki, işim olarak bakamıyorum aslına bakarsan hiçbir şeye. Yazmak büyük
bir keyif.
Hele yaşadığın hayatın renklerini Habertürk’ten paylaşmak inanılmaz
güzel. DJ’lik yaparken insanların
eğlendiğini görmenin tatmini ise bambaşka.
Hobilerimi işe çevirdim galiba, ayırım yapamıyorum.
- Tarzın ve
stilin de çok beğeniliyor, çok da taklit ediliyorsun. Çılgınlıklarından
bahsetsene,
en ‘manasız’ veya en ‘kaçık’ ne giydin?
Kral TV
dönemlerinde ergenliğin de etkisiyle göze batmak adına yaptığım tuhaflıklar
oldu tabii.
Saçlarımın mor ve turuncu da dahil olmak üzere kullanılmayan renk kalmaması ya da gece kulübüne
giderken etek falan giymem bir sürü tuhaflığı erken yaşlarda tüketmeme neden oldu. Yaklaşık 10 yaşından
beri kendi alışverişini yapan biri olarak giyim-kuşamla aram hep iyi olmuştur. Bütün bunların toplamında
bana artık manasız ve kaçık gelen bir şey kalmadı. O an için uygun gözükmüştür, yapılmıştır.
Saçlarımın mor ve turuncu da dahil olmak üzere kullanılmayan renk kalmaması ya da gece kulübüne
giderken etek falan giymem bir sürü tuhaflığı erken yaşlarda tüketmeme neden oldu. Yaklaşık 10 yaşından
beri kendi alışverişini yapan biri olarak giyim-kuşamla aram hep iyi olmuştur. Bütün bunların toplamında
bana artık manasız ve kaçık gelen bir şey kalmadı. O an için uygun gözükmüştür, yapılmıştır.
- Okuyucu zaman
zaman “Başka işin yok mu” demiyor mu? Life style yazanlara tuhaf bir
bakış var ya o yüzden soruyorum…
bakış var ya o yüzden soruyorum…
Bunu bana ailem
ve arkadaşlarım bile söylüyor. Sanki ben yurtdışına gidince sadece otelin
havuzundaki
şişme yatağa uzanıp içkimi yudumluyorum. Tamam kabul ediyorum, keyifli bir meslek ama ona göre stresi de var.
Yeni bir ülkeye gidiyorsam orada olan biten şeyleri araştırmam, gidip o kulüpleri bulmam gerekiyor.
Ayrıca herkesin yapabileceği bir meslek olmadığının da bilinmesinde yarar var. Gustonuzun olması ve bunu
okuyucunuza yansıtmanız şart. Zaten bu yüzden, iki kişi başarılıysa 12 kişi de başarısız bu ‘life-style’ yazarlarından.
şişme yatağa uzanıp içkimi yudumluyorum. Tamam kabul ediyorum, keyifli bir meslek ama ona göre stresi de var.
Yeni bir ülkeye gidiyorsam orada olan biten şeyleri araştırmam, gidip o kulüpleri bulmam gerekiyor.
Ayrıca herkesin yapabileceği bir meslek olmadığının da bilinmesinde yarar var. Gustonuzun olması ve bunu
okuyucunuza yansıtmanız şart. Zaten bu yüzden, iki kişi başarılıysa 12 kişi de başarısız bu ‘life-style’ yazarlarından.
- Bundan sonra
ne olacak?
a- Dizide
oynayacağım
b- Film
çekeceğim
c- Modaya el
atacağım
d- Bir sahil
kasabasına yerleşip balıkçılık yapacağım
Hepsini yavaş
yavaş yaparım sanırım, eğlenceli fikirler. Ama bir sahil kasabasına yerleşip
balıkçılık yapmayı,
bir sahil kasabasına yerleşip domates yetiştireceğim olarak değiştirtirsek daha uygun olur. Tabii buna çok yol var daha,
şu an kalabalık içinde mutluyum ben.
bir sahil kasabasına yerleşip domates yetiştireceğim olarak değiştirtirsek daha uygun olur. Tabii buna çok yol var daha,
şu an kalabalık içinde mutluyum ben.
- Gazeteciden
dost olmaz denir ama senin dostun var mı camiadan?
Sen varsın çok
uzun süredir. Esin Övet, her şeyimdir, bu meslekteki en büyük şansım onun
yamacına düşmek.
Hürriyet’ten Savaş Özbey’e de çok güvenirim. Hem işine, hem dostluğuna saygım büyük.
Ben dost yönünden şanslıyım galiba, sevdiğim gazeteci sayısı bile fena değil.
Hürriyet’ten Savaş Özbey’e de çok güvenirim. Hem işine, hem dostluğuna saygım büyük.
Ben dost yönünden şanslıyım galiba, sevdiğim gazeteci sayısı bile fena değil.
- On yıl sonra
nerede olacaksın?
Valla öyle
kariyer planlamalarım yok. Ama on yıl sonra seve seve veli toplantısına
katılacağım bir çocuğumun
olması fena olmazdı.
olması fena olmazdı.
hurriyet.com.tr - Hakan Gence
Seks hikâyelerinde İstanbul Londra ile yarışır.
Köşe yazarı ve DJ. Oben Budak ilk romanı ‘Falan Filan’ı tamamladı. Şehirli bir kadının ağzından seks ve aşk maceralarını anlattığı romanında ağzınızı açık bırakacak fantezilerin yüzde 80’inin gerçekten yaşandığını iddia eden Budak kitabını ‘erotik-romantik’ olarak tanımladı .
Son yıllarda köşeyazarlarının kendi yazılarını toplayarak çıkardığı kitaplara alışkınız. Siz neden bunu yapmayıp roman yazdınız?
- Herkesin beklediği bir şeyi yapmak istemedim. Roman yazmayı eskiden beri çok istiyordum.
Dört yıl önce sonunun nereye gideceğini bilmeden ve kimseye söylemeden yazmaya başladım.
Romanınızın türü ne?- Erotik-romantik. Kendi kendime bulduğum bir tür (Gülüyor).
Nedir bu yeni türün içeriği?- Aşk… Hayatın içinden erotizm hikâyeleri de tatlı dokunuşlarla kitapta. Başkahramanım Bige 33 yaşında reklamcı bir kadın. Genç sevgilisini Cihangirli bir yoga hocasına kaptırıyor. Sonra büyük bir ayrılık acısı yaşıyor ve devreleri yakıyor. Eskisini unutup yeni bir sevgili bulmak için yola çıkıyor ama hayatı çıkmazlara giriyor.
Bige karakterinin yaşadıkları kendi hikâyeniz mi?- Hayır ama keşke öyle renkli bir hayatım olabilse! Kendimi, bazı arkadaşlarımın başına gelenleri ve yurtdışında yaşadığım enteresan olayları bu kadının ağzından anlattım. Yüzde 80’i yaşanmış olaylar ama tabii kurgu bölümler de var.
Peki neden hikâyeyi bir erkeğin değil de kadının ağzından anlatıyorsunuz?- Hayatım boyunca hep kadınlarla yaşadım. Önce annem ve arkadaşları… Sonra okuldaki arkadaşlarımın çoğu kadındı. Patronlarım da hep kadındı. Onların hikâyelerini dinleyerek büyüdüm. Roman yazma sanatı bildiğinle uydurduklarını birleştirmek üzerine kurulu değil mi? Ben de en bildiğimle başlamak istedim.
Karakterlerin arasında sanat ve basın dünyasından tanıdıklarımız var mı?- Tabii var. Hatta belki sen de varsın Hakan! Bence kitabı iyice oku ve ona göre davran.
BİR SÜRÜ KADIN HAYATINI SAKLIYOR
‘Falan Filan’ 18 yaş üzerine hitap eden bir kitap mı?- Hayır canım! İçinde öyle hardcore seks hikâyeleri yok. Her şeyi tadında anlattım. Sonuçta benim de hesap vermem gereken bir ailem var ve bütün hayatımı buna göre kurguluyorum. Ayrıca liseyi bitirmemiş kızlara ya da birkaç kadına aynı anda aşık olmuş adamların hikâyeleri dizi konusu oluyor. Onların yanında bu kitapta yazılanların lafı bile edilmez.
Kitaptaki ilginç hikâyelerden örnek verir misiniz?- Bige bir gün iki erkekle aynı anda sevişmek için otel odasına gidiyor. Sonra bu erkekler birbirine ilgi göstermeye başlayınca oyun dışı kalıyor ve çok bozuluyor. Bir de Japon bağlama sanatı hikâyesi var.
Sekste kullanılan bir sanat mı?- Evet, partnerini çok acayip şekillerde bağlıyor ve onun vücudunu tamamen etkisiz hale getirerek sevişiyorsunuz. Bir de Bige’nin masaj için eve çağırdığı masörle hayatının orgazmını yaşama hikâyesini söyleyebilirim.
Bige karakteri fazla rahat anladığım kadarıyla…- Evet, rahat bir kadın. Çok erkekle yatıyor ama onunki bir arayış. Aslında günümüzde bir sürü kadın bunu yapıyor ama saklamayı başarıyor.
İNGİLTERE’DE POPOYA ŞAPLAK KURSU
Kitapta da köşe yazılarınızda da genelde seks ön planda. Nedir sizin seksle derdiniz?- İnsanlar yapamadığı şeyleri daha çok yazarmış. İleri yaşlardaki yazarların seks hakkında yazması da bundan kaynaklanıyor olabilir. Daha renkli bir hayatım olsaydı o zaman belki seks yazmaz herkes gibi daha normal konuları yazabilirdim. Bir de Türkiye’de sekse hep bir tabu gibi bakılıyor. Aslında herkesin belirli normlar içinde rahatça yapması gereken bir şeyi çok fazla büyütüyoruz. Bu yüzden insanlar biraz daha normal algılasın istiyorum.
O zaman bunu yazan bir adamın aslında mutlu bir seks hayatı olmadığını anlıyoruz…- Valla yok!
Köşe yazılarınızda da anlattığınız uç noktadaki seks hikâyeleri gerçekten yaşanıyor mu?- Evet, çünkü haber kaynaklarım kendi arkadaşlarım. Öyle şeyler anlatıyorlar ki, gerçekten ağzım açık dinliyorum. Çok uç noktadaki hikâyeler en fazla Londra’da yaşanıyor. İstanbul ve Nişantaşı çevresi de seks hikâyeleri konusunda kısır değil. Almış başını gidiyor. Yarışır yani Londra ile.
Duyduğunuz hikayeler arasında sizi en şaşırtan hangisi?- İngiltere’deki popoya şaplak kursları bana çok ilginç gelmişti (Gülüyor).
AKIL SAĞLIĞIMI KORUMAK İÇİN ŞARKICILIKTAN VAZGEÇTİM
‘Oben’ gerçek adınız mı? Yoksa takma isim mi? - Takma isim koyacak olsam bu ismi seçmezdim. Hatta adımla hayatım boyunca çok dalga geçildi. Belki o yüzden artık bana söylenenleri takmıyorum.
Gazeteci olmak hep hayaliniz miydi?- Hayır, şarkıcı olmayı istiyordum. Kocaeli Üniversitesi’nde işletme okurken Sertab Erener ile tanıştım. Sonra şan dersleri aldım. İşletmeyi bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’na girdim. Bu sırada VJ’lik ile Ajda Pekkan ve Aşkın Nur Yengi gibi isimlere vokallik yaptım.
Sonra neden olmadı?- Akıl sağlığını koruyan şarkıcı çok az. Bunları kaldıramayacağımı anladım. Ardından dergi dönemi geldi. Şimdi Habertürk’te yazıyorum. Kitap sonrası müziğe ara verdiğim dönemi hızlandırıp bir albüm çıkarmayı planlıyorum. Bir yandan da DJ’lik devam ediyor.
AKCİĞER KANSERİNİ YENDİMİyi bir yaşantım olduğunu kabul ediyorum ama bunun bir de görünmeyen tarafı var. Ben de ayrılıklar ve sorunlar yaşıyorum. 23-24 yaşlarında akciğer kanserini atlattım. Artık hayatımın değerini daha çok biliyorum. Şimdi hayatta hiçbir şeye çok takılmıyorum. Yani her şey benim için ‘Falan Filan’.
AŞIK OLACAĞIMI SANMIYORUMAşk tamamen bir illüzyon. Aşk yok diye düşünüyorum. Son iki yılda saçma sapan ilişkiler yaşadım. Bundan sonra bir daha aşık olacağımı sanmıyorum.
İSTEDİKLERİNİ SÖYLESİNLERBiri bir ürün ortaya koyduğunda bazı insanların hemen çeneleri çalışıyor. Oysa bu konuşmalara harcadıkları enerjiyi kendilerine harcasalar bir noktaya gelecekler. Yerin dibindekiler tepedekilere dil uzatıyor. Bana da istediklerini söyleyebilirler. Ben romanımı gerçekten çok sevdim.
Esquire - Temmuz 2012
Elle - Temmuz 2012
xoxothemag - Temmuz 2012 sayısı
mavididim.com - Temmuz 2012
Oben Budak McDonald's Didim'i Çoşturdu.
Oxi-Gen Music Network yayına başlanan Mc Donalds Didim Şubesi, Gazeteci Yazar Oben Budak'ın DJ performansı ile Yaza Merhaba dedi...
Türkiye genelinde yenilenen ambiyansı ve müziği ile dikkat çeken McDonald's restoranlarının birbirinden ünlü DJ'ler eşliğinde gerçekleştirdiği Yaza Merhaba Partilerinin ikinci durağı Didim oldu...
Gazeteci Yazar Oben Budak'ın DJ kabinine geçtiği 1 Temmuz 2012 Pazar akşamı Didimliler için unutulmaz bir tarih olarak hafızalara kazındı. Partiye katılan, McDonald's Kurumsal İletişim Müdürü Nedret Türkkuşu; "Restoranlarımızda son zamanlarda bir değişim rüzgarı esiyor. Didim'de zincirimize yeni eklediğimiz farklı ve yeni konsepti ile hizmet veren bir restoranımız. Bu değişimi şimdi de müzikle devam ettiriyoruz ve artık restoranlarımızda Oxi-Gen Music Network'un sesi yükseliyor. Böylece mekanlarımız hem mimari hem de müzikal açıdan misafirlerimizin zevkle daha uzun süre vakit geçireceği alanlar haline geliyor" dedi...
McDonald's Didim İşletmecisi Zafer Bülbül ise Partinin yeni açılan mağazanın Didim halkı ile buluşmasına fırsat verdiğini belirterek; "Parti ile McDonald's'ın dinamik yüzünü gösterdik. Yaz Kış 24 saat açık olacak ve Didimlilere hizmet vereceğiz" dedi.
Gazeteci Yazar Oben Budak'ın DJ kabinine geçtiği 1 Temmuz 2012 Pazar akşamı Didimliler için unutulmaz bir tarih olarak hafızalara kazındı. Partiye katılan, McDonald's Kurumsal İletişim Müdürü Nedret Türkkuşu; "Restoranlarımızda son zamanlarda bir değişim rüzgarı esiyor. Didim'de zincirimize yeni eklediğimiz farklı ve yeni konsepti ile hizmet veren bir restoranımız. Bu değişimi şimdi de müzikle devam ettiriyoruz ve artık restoranlarımızda Oxi-Gen Music Network'un sesi yükseliyor. Böylece mekanlarımız hem mimari hem de müzikal açıdan misafirlerimizin zevkle daha uzun süre vakit geçireceği alanlar haline geliyor" dedi...
McDonald's Didim İşletmecisi Zafer Bülbül ise Partinin yeni açılan mağazanın Didim halkı ile buluşmasına fırsat verdiğini belirterek; "Parti ile McDonald's'ın dinamik yüzünü gösterdik. Yaz Kış 24 saat açık olacak ve Didimlilere hizmet vereceğiz" dedi.
Partini'nin yapıldığı 1 Temmuz tarihinin aynı zamanda işletmeci Zafer Bülbül'ün eşi Tuğba Bülbül'ün de doğum günü olduğu öğrenilirken, sürpriz doğum günü pastası ile parti daha da eğlenceli bir hal aldı...
DJ Kabininde birbirinden ünlü parçalarla Didimlileri coşturan Oben Budak'ın performansı göz doldururken, başta McDonald's Didim çalışanları olmak üzere müşteriler ve partiyi gören Didimliler parti boyunca doyasıya eğlendi ve dans şovları ile adeta birbiri ile yarıştı...
İlk Kez Didim'e gelen Gazeteci Yazar Oben Budak ise Didim izlenimlerini Twitter sayfasından; "Didim korkunç dövmeli İngilizlerle Dolu" sözleri ile aktardı.
magazinsortie.com - Mayıs 2012
Burn, Ibiza’da Çalacak Türk DJ’i Yaza Merhaba Partisi ile Seçti…
Burn Studios Remix kapsamında, Ibiza’da yaz boyunca çalma şansını yakalamak üzere yarışan gençler, final heyecanını NuTeras’ta, müzik ve dans dolu bir partiyle yaşadı.
Burn STUDIOS RMX organizasyonu ile yaz boyunca Ibiza’da çalmak için yarışacak gençlerin jüri karşısına çıktığı heyecan ve eğlence dolu gece, aynı zamanda sezonun ilk “Yaza Merhaba Partisi” oldu.
Ozan Çolakoğlu, BeeGee, Doğuş Çabakçor ve Oben Budak’ın jüri üyesi olduğu, Ozan Çolakoğlu, BeeGee ve Doğuş Çabakçor’un da DJ performansları ile enerji kattığı gece; müzik, sanat, moda ve tasarım dünyasından Pınar ve Uğur Kozanoğlu, Tamer Yılmaz, Ezra Çetin, Hatice Gökçe, Bilge Öztürk gibi birçok ismin katılımıyla, 10 Mayıs Perşembe akşamı NuTeras’ta gerçekleşti.
Burn STUDIOS RMX, gençleri DJ’lik yapma konusunda teşvik ederek, Ibiza’da yaz boyunca çalma imkanı kazandırıyor. Aralarında ünlü şarkıcı Hande Yener’in oğlu Çağın Kulaçoğlu’nun da olduğu bu değerli yarışma sonucunda, kariyerini çok daha ileri noktalara taşıma fırsatını, elemelere Koç Üniversitesi’nden katılan Ali Efe Dinç kazandı.
Ali Efe Dinç
Doğuş Çabakçor, Ali Efe Dinç, BeeGee, Ozan Çolakoğlu, Oben Budak
Hürriyet / Kelebek - 11 Mayıs 2012
Oben Budak'ın 18 Şubat 2012 tarihinde Habertürk'te yayınlanan "Seven Erkek KISKANMAZ" başlıklı yazısına gazeteci Hıncal Uluç'un yorumu.
Oben Budak'ın yazısını okumak için burayı tıklayabilirsiniz.
Esquire Türkiye Dergisi Ropörtajı - Şubat 2012
10 Parmağında 10 Marifet
Oben Budak
Kariyerine, bugüne dek; vokalistlik, genel yayın yönetmenliği, VJ’lik, köşe yazarlığı gibi pek çok farklı mesleği sığdıran Oben Budak, şimdi de DJ olarak karşımıza çıkıyor. On parmağında on marifet olan Oben Budak’ın kapısını çaldık; enerjisinin ve yeteneklerinin sırlarını sorduk.
Röportaj ZEYNEP ŞEKER
Fotoğraflar ULUÇ ÖZCÜ
ESQUIRE: Pek çok kişi seni, bir zamanlar Kral TV'de VJ'lik yapan, sonrasında ise genel yayın yönetmenliğine ve köşe yazarlığına soyunan bir isim olarak tanıyor. Oysa vokalistlik geçmişin de var. Fakat insanlar bu özelliğini bilmediği için, köşende müzik eleştirmenliği yapmanı yadırgıyorlar. Bu durumdan rahatsızlık duyuyor musun?
OBEN BUDAK: Başlangıçta, oldukça rahatsız oluyordum. Ben, oldukça saf bir insanım ve insanlara, sahip olduğum ya da bir zamanlar başardığım şeyleri anlatmaktan hoşlanmıyorum. Bu nedendendir ki, pek çok insan, aslında beni tam anlamıyla tanımıyor. Ben, müzik aşkı uğruna, üniversitede işletme eğitimini yarıda bırakıp konservatuara geçiş yapmış bir adamım. Üstelik dediğin gibi, o dönem okurken, bir yandan da; Sertap Erener, Ajda Pekkan, Aşkın Nur Yengi gibi isimlere vokalistlik yaptım. Yani, ben de bir zamanlar o sahnedeydim ve şarkı söylüyordum. Bu nedenle, köşemde, müzikle uğraşan insanların hatalarını eleştirmemden daha doğal bir şey olamaz.
ESQ: Kimi zaman eleştirdiğin ünlü isimlerle tartışmalar yaşadığını gözlemliyoruz. Pek çok ünlü, eleştirilmekten hoşlanmıyor; öyle değil mi?
OB: Pek çoğu, eleştirilmeye katlanamıyor. Fakat bazen, bazıları, eleştirilerime olumlu tarafından bakabiliyor. Mesela, geçtiğimiz günlerde, Murat Boz'u çok sert bir dille eleştirmiştim. Bu yazıdan sonra, kendisiyle, bir mekânda karşılaştık. Ben acaba ne olacak diye düşünürken; o, yanıma geldi ve yazdığım yazı için bana teşekkür etti. Yazdığım şeylere sonuna kadar katıldığını ve kendisinin dışarıdan bunları göremediğini belirtti. Aslında, müzik piyasasında çok başarılı isimler var fakat akıllarını kullanmıyorlar. Tek düşündükleri şey, ceplerini doldurmak… Oysa ben, onlar daha başarılı olsunlar istiyorum ve bu nedenle eleştiriyorum.
ESQ: Senin de Twitter'da, kimi zaman, insanlar tarafından eleştirildiğini gözlemliyoruz. Eleştiriyi hayatın doğal bir parçası olarak gören bir insan olmandan dolayı, bu eleştirilere sinirlenmediğini düşünüyoruz. Yanılıyor muyuz?
OB: Bu duruma, başlarda çok bozuluyordum. O kadar ki; bana yöneltilen hakaret ya da eleştiriyi okuyup, aynı hırsla karşımdaki insana haddini bildirmeye çalışıyordum. Ya da saflığımdan kaynaklanan bir özveriyle, kişiye, işin doğrusunu açıklamaya çalışıyordum. Oysa artık, çoğu insanın sadece kıskandığı için ya da canımı yakmak için bu tarz tweet'ler attığını düşünüyorum. Yalnız bazen, Twitter üzerinden çok fazla eleştiri almadığım zamanlarda da, popülerliğimi kaybettiğimi düşünüp üzülebiliyorum.
ESQ: Vokalistlik yapana dek pek çok farklı mesleği denemenin nedeni neydi?
OB: 17-18 yaşlarındayken, her genç gibi, kısa yoldan ünlü olup para kazanmanın derdindeydim. Bu nedenle, o dönemin en moda mesleği olan modelliğe yöneldim. Aynı zamanda, Kral TV'de VJ'lik yapmaya başladım. Fakat tüm bu işler, benim için ara işlerdi. Nitekim üniversiteden mezun olunca, bu işlerin hepsini bıraktım ve yazı yazmaya başladım. Çünkü bence, modellik ya da VJ'lik yaparak, insan bir işe yaramıyor. Bir yerde oyuncak bebek gibi öylece durmak, bana göre değil. Fakat yazı yazmanın, sizi okuyan insanlara bir faydası dokunabiliyor. Bu nedenle, pek çok mesleği denememe rağmen, sonunda yazarlıkta karar kıldım.
ESQ: Geçmişte modellik yapmandan kaynaklanıyor olsa gerek, modayla çok ilgilisin. Üstelik günlük giyiminde, papyon ya da kısa şort gibi, kimilerine cesur gelecek parçalar kullanıyorsun. Esquire erkekleri için ne gibi stil tüyoları verebilirsin?
OB: Bence şıklık, kişinin kendisine yakıştırdıklarıyla ilgilidir. Ben de papyonu ve kısa şortları kendime yakıştırıyorum. Fakat bu ülkede, yeni bir şey yapıyorsan, dalga geçilmeye mahkûmsun demektir. Üç sene önce, günlük kıyafetlerimde papyon kullanmaya başladığımda, tuhaf bakışlara maruz kalıyordum. Bu ülkede insanlar, cesaret edemedikleri şeyleri başkalarında gördüklerinde, takdir etmek yerine gülmeyi seçiyor. Fakat eninde sonunda, o güldükleri şeyleri kendilerinde de denemeye başlıyorlar. Nitekim bu sene, pek çok insanda papyon görmeye başladım. Bu nedenle, Esquire erkeğinin de biraz daha cesur olmasını ve papyonu yalnızca özel gecelerde değil, günlük hayatlarında da polo yaka bir tişörtle kullanmalarını tavsiye ederim. Bunun için seçenek bulmakta zorlananlara ise, bir firma için papyon tasarlamaya başladığımı ve yılbaşından önce bu tasarımların piyasada olacağını hatırlatayım.
ESQ: Başka ilginç moda kuralların var mıdır?
OB: Elbette. Örneğin geçen sene, pantolonumun paçalarını kıvırarak, ayağımdaki renkli çorapları göstermeye başlamıştım. Bir süre insanlar, bu tarzımla dalga geçti. Oysa şu anda, bu, hem yurtdışında hem de Türkiye'de moda hâline geldi. Yani kimse, artık siyah pantolonun altına sadece siyah çorap giymek zorunda değil. Bir de bu aralar, pantolonumun paçalarını çorabımın içine sokmaya başladım ve şimdi de buna gülüyorlar. Ama göreceksiniz, birkaç sene içerisinde bu akım da moda olacak.
ESQ: Son dönemde, çeşitli mekânlarda DJ'lik yapmaya başladın. Bu fikrin nereden çıktığını öğrenebilir miyiz?
OB: Ben eğlenmeyi çok seven bir insanım. Bulunduğum her ortamda, eğlenmeyi bir şekilde başarırım; çünkü hayatın, çok değerli olduğuna inanırım. Bir partiye gittiğimde, insanlar, partinin sıkıcılığından bahsettiğinde; ben, onlara partiyi güzelleştirmeye çalışmalarını söylerim. Örneğin, gidip DJ'le konuşabilirler. Arkadaşlarının keyfini yerine getirmek için espri yapabilirler. Hatta daha fazla içki içerek bile, durumu kotarabilirler. İşte, belki de bu eğlenceli bakış açımdan dolayı bir arkadaşım, bir gün benden mekânında çalmamı istedi. Ben de, sevdiğim şarkıları arka arkaya sıraladım ve DJ kabinine doğru yol aldım. Sonrasında, iş gitgide büyümeye başladı ve pek çok mekândan teklif almaya başladım.
ESQ: Peki, bu işi daha ileri seviyelere taşımayı düşünüyor musun?
OB: Aslında ben, DJ'liği bir iş olarak görmek istemiyorum. Yine de, işin teknik kısmını da öğrenmeye hevesliyim. Yeni sezonda, DJ U.F.U.K ile birlikte Beyoğlu'nda bir mekânda çalacağız. Umarım, kendisi beni öğrencisi gibi görüp, teknik detayları öğrenmeme yardımcı olur. Çünkü ben de, diğer DJ'ler gibi mix'ler yapmak istiyorum. Konservatuar eğitimi aldığım için, o mantığı biliyorum ve bu anlamda, pek çok fikrim var. Dediğim gibi, bu işten inanılmaz keyif alıyorum ama yine de, Ozan Doğulu ile aynı seviyeye gelme gibi hırsım yok.
ESQ: Yazılarında, sık sık, Londra'ya olan hayranlığından bahsediyorsun. Burada sahip olduğun tüm imkânlar sana orada da sağlansa, Londra'ya yerleşir miydin?
OB: Açık söylemek gerekirse, bana buradaki imkânlarımın sadece yarısı bile sağlanacak olsa, bir saniye bile düşünmeden Londra'ya yerleşirdim. Yanlış anlaşılmasın; ben, İstanbul'a âşık bir adamım ama benim sıkıntım, bu şehirle değil; bu şehirde yaşayan insanlarla… Aslında ben, Londra'ya değil, oradaki insanlara âşığım. Çünkü orada, kimse beni yargılamıyor. Kıyafetimi eleştirmiyor. Oysa burada, herkes kendi hayatına bakmak yerine, başkalarının hayatıyla ilgileniyor. Bu, o kadar yorucu bir şey ki; bir süre sonra, bu durum, kişinin hem arkadaşlıklarını hem de ilişkilerini zedeliyor. Oysa kimin ne giydiğinden, nasıl göründüğünden ya da neleri sevdiğinden kime ne? Bu nedenle, bazen, buradaki insanlara katlanamıyorum.
ESQ: Bilmediğimiz başka yeteneğin kaldı mı?
OB: Aslında bir dönem, Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde oyunculuk eğitimi de almıştım. Hatta sekiz- dokuz bölüm boyunca, bir dizide rol almıştım. Yani oyunculuk deneyimim de var; fakat ben, bir dizi de değil de, kısa bir filmde rol almayı çok isterdim. Aslında üniversitelerden böyle bir teklif gelse ve beni bitirme tezlerinde oyuncu olarak değerlendirseler, inanılmaz mutlu olurdum. Onun dışında, şu sıralar, bir de bir roman üzerinde çalışıyorum. Nevrotik bir kadının ayrılık hikâyesini anlatan bu romanım, Mart ayında yayımlanacak.
ESQ: Bir dönem, FHM dergisinin genel yayın yönetmenliğini yaptın. Sence bir erkek dergisi, okuyucularına nasıl bir içerik sunmalıdır?
OB: İtiraf edeyim; zor bir soru oldu. Yine de cevaplamam gerekirse; her şeyden önce bir erkek dergisi, genç bir kadroya sahip olmalı. Teknoloji, otomobil, kadın, cinsellik ve mutlaka moda konuları da dergide yer almalı. Tüm bunların yanında, dergide, ciddi konularla birlikte bir parça da eğlenceli konular işlenmesi gerektiğini düşünüyorum.
ESQ: "En seksi" olarak nitelendirdiğin isimler hangileridir?
OB: Kadınlardan, Megan Fox'u ve Mila Kunis'i çok seksi buluyorum. Erkeklerden ise, Jude Law ve Adam Divine, favorilerim arasındadır.
ESQ: Günümüzde, artık erkekler de bakımına oldukça önem veriyor. Senin bakım ritüellerin nelerdir ve bu anlamda, okuyucularımıza, ne gibi önerilerin olabilir?
OB: Öncelikli olarak, göz kremi kullanmalarını tavsiye ediyorum. Çünkü hepimiz, tüm gün bilgisayar karşısındayız ve bu durum, gözaltlarımızı çok yorgun gösterebiliyor. Bu nedenle, sabahları, göz kremimi sürmeden asla evden çıkmam. Onun dışında, gün içerisinde, nemlendiricimi de mutlaka sürerim. Yüze uygulanan maskeleri ise, pek tercih etmiyorum.
Derginin internet sitesinden okumak için http://www.esquire.com.tr/Manifesto/Info/2012/02/28/on-parmaginda-on-marifet--oben-budak 'yi tıklayabilirsiniz.
İki Eylül Gazetesi - Eskişehir Söyleşisi - Nisan 2012
Anadolu Üniversitesi CMYK Gazete Günleri Söyleşisi - Üniversitenin Sitesi - Nisan 2012
e-gazete.anadolu.edu.tr
14/04/2012 Eskişehir KafePi Partilemesi - Eskişehir'in yerel gazetesi
porsukekspres.com
30/03/2012 - Beyaz Tv - Beyaz'ın Sultanı Programı
Oben Budak'ın 29 Mart 2012 tarihinde Seda Sayan'dan bahsettiği yazısına, Seda Sayan'ın programında verdiği cevabı buradan izleyebilirsiniz.
07/03/2012 Billionaire Partilemesi - songelisme.com
06/03/2012 Habertürk - Hande Sarman
17/12/2011 Hürriyet - Savaş Özbey
17/12/2011 Habertürk - Cumartesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder